Kayıtlar

Öcalan'dan Kadirov; PKK'dan "Hamidiye Alayları" Olur Mu?

Resim
  ...bahse konu kılınmış taraflardan birine yahut öbürüne alenen haksızlık etmekten olabildiğince kaçınarak, tesbitci ve tasvirci tutumla yansıtmağa çaba harcadık. Ne var ki, haksızlık etmekten kaçınmak, taraf tutmamak anlamına gelmez. Tarafsızlık, ahlaksızlıktır. Haksızlık etmekse, adaletsizliktir, yani zulumdur. TEOMAN DURALI Kanaatimce hükümetin ve güvenlik bürokrasinin bir kısmının çözüm sürecinden muradı PKK’yı Hamidiye Alaylarına dönüştürmekti. Daha güncel bir örneklendirmeyle de teröristbaşı Öcalan’ı Kadirov yapmaktı. Teşbihte hata olmazmış, Putin nasıl ki, Rusya’ya kan kusturan Çeçenleri Rusya için savaşan bir güce dönüştürdüyse, Sultan II. Abdülhamid nasıl ki kendisine isyan eden bir bölgeden “Hamidiye Alayları”nı çıkarmışsa; Türkiye de Öcalan’ı ve PKK’yı bu örneklere uygun olarak kullanamaz mıydı? Aslında hem Putin hem de Sultan Abdülhamid örneği çok fazla üzerine düşünmeksizin aklıma geldi, ancak bu yazıyı yazarken şunu da farkettim: Recep Tayyip Erdoğan, Sultan Abdülham

Düşüncelerin Özgürlüğü Üzerine

Resim
                                                                                    Bazı şeyler ancak belirli bir bakış açısıyla bakıldığında anlam kazanır. İdeoloji belki de en çok buna benzer. [Resim, Hans Holbein, Elçiler, 1533]   -Guy bana şöyle dedi: "Sen Marx'ı anladığın için Komünist değilsin, Komünist olduğun için Marx'ı anlıyorsun.     Slavoj Zizek, (çev.) Tuncay Birkan, İdeolojinin Yüce Nesnesi, Metis.      Her yazıya olduğu gibi bu yazıya da başlıkta somutlaşan konuyu düşünmeye ve yazmaya beni sevk eden şeyi izah ederek başlamalıyım. Birincisi, iddia odur ki, birtakım insanlar düşüncelerinde daha özgürdür. Bu varsayımı iki tipoloji üzerinden ele alalım; ilki ideolojik bağlılığı bulunan birey, ideolojik birey, ikincisi ise, ideolojiyle bir zamanlar bağı bulunmuş daha sonra bu bağdan “kurtulmuş” birey. Buradaki ideolojiyi dini inanç ölçüsünde de düşünebiliriz. Genellikle ideolojiden yahut dini inançtan kopmuş olan birisinin temel önermesi “aklını kullanarak özgürl

Milli Mücadele: Aktörler ve Vizyonlar

  Lozan Antlaşmasını baz alırsak  Milli  Mücadele’nin üzerinden 99 yıl geçti. Türk tarihi ve dünya tarihi içinde oldukça özgün bir yer edinmiş  Milli  Mücadele dönemi hakkında  hatrı  sayılı derecede eserler üretildi.  Uzmanlara bakılırsa İstanbul’un işgal dönemi haricinde (ki Kemal Tahir’in romanları bir nebze bu dönemi  aydınlatır) geri kalan tüm boyutları esaslı şekilde incelendi. Buna rağmen kamunun  Milli  Mücadele kavrayışı oldukça eksik görünmektedir. Konunun uzmanı ve alakadarı olmayanlar bir yana nice akademisyen, öğretmen, siyasetçi  vs. ’nin  mevzuyu anlamakta yetersiz olduklarına her ortamda şahitlik ediyoruz.  Bunun nedenlerinden  biri okuma kültürünün eksikliği dir.   D iğer nedenler  ise  taraf ve bîtaraf olma alışkanlığımızın kavrayışımızı oldukça köreltmiş ve empati yeteneğimizin vasat düzeyde olması -ki empati yeteneğinin gelişimin kitap okumayla doğrudan ilişkisi olduğu yönünde çalışmalar mevcuttur-.  Ben bu yazıda döneme dair okumalarımdan yola çıkarak  Milli  Mücad

Politikayı Bilim Olarak Konuşamama Sorunu

Resim
                                                            (Görselin yazıyla hiçbir alakası yoktur; dolayısıyla vardır!?)           Politika bir bilimdir. Bazen inkar edilse, bazen göz ardı edilse ve bazen de unutulsa da sık sık bu yargıyı ifade etmek gerekir. Politika elbette bir bilimdir, bakınız Platon’dan Aristoteles’ten bu yana “iktidar”ın kullanılış biçimi ortaya konulabilmektedir: Monarşi, Aristokrasi, Tiranlık vb... Benzer yönetim sistemlerinin benzer özelliklere sahip olması onların kolaylıkla gözlemlenebilmesini ve tanımlamanabilmesini sağlamıştır. Her ne kadar gerek Platon gerekse de Aristoteles kavramlaştırma yı yaparken yerel merkezli bakışa sahipse de onlar Mısır’dan Makedonya’ya, İtalya’dan İran’a geniş bir dünyayı gözlemlemiş ya da deneyim lemişlerdir. Böylelikle yereli aşan, evrensel e yaklaşan sınıflandırmalar yapabilmişlerdir.   Politikanın bilimsel olarak kavranışı ve kavramlaştırılması, diğer bütün bilim alanlarında olduğu gibi moderniteden sonra ortaya çıkması

Spinoza'dan Hareketle "NOAH (2014)" Filmi Çözümlemesi

Resim
          Büyük Tufan anlatısı tarihin en eski düşünce metinlerinden birini oluşturmaktadır. Sümerlilere ait olduğu kabul edilen en eski tabletlerde ve Gılgamış Destanı’nda kendisine önemli bir yer edinen Büyük Tufan anlatısı insanlığın toplumsal hafızasından hiçbir zaman silinmemiştir. Kutsal kitaplar bu anlatının yayılmasında ve günümüze değin gelmesinde önemli bir rol oynamıştır. Tevrat’ta, İncil’de Kuranı Kerim’de hemen hemen benzer biçimde Nuh ve tufan anlatısı bulunmaktadır. Haliyle Nuh ve tufan anlatısı hem dini hem de seküler boyutlarıyla düşünce tarihi açısından oldukça kıymetli veriler sunmaktadır. Zira bu anlatı kutsal kitapların tefsirleri vasıtasıyla bilgeler ve filozoflar tarafından yorumlandığı gibi tarih, coğrafya, biyoloji vb. alanlarda da kendini göstermiştir. Örneğin milletlerin tarihinin işlendiği klasik metinlerde, Hazreti Adem’den sonra insanlığın ikinci atası Hazreti Nuh görüldüğü için, bütün toplulukların Nuh’un soyundan geldiği kabul edilerek soy ağaçları çizil